RÜYA GÖRME SANATI 4
CİNLER BOYUTU
Cinler boyutu yalnızca bir dünyadan ibaret değildir. Yeraltı tabakalarında yaşayan cinlerin beş ayrı dünyaları vardır. Bu dünyaların hepsi birden cinler boyutunu oluşturur. Bunlar sırasıyla şunlardır
İBADETLER DÜNYASI
Yeraltı tabakalarının ilki müslüman cinlerin yurt edindiği dünyadır. Aralarında müslüman olmayanlar yoktur. Onun için burasına “İBADETLER DÜNYASI” denir. Burası yeşil zümrüt rengindedir.
YARATILIŞ DÜNYASI
Yeraltı tabakalarının ikincisi Müslüman olmayan cinlerin eğleştiği yerdir. Burada da Allah’a inanmış bir cin bulunmaz. Buranın adına da “TABİAT/YARATILIŞ DÜNYASI” denir. Buranın rengi de sarıdır. Burada yaşayan cinler, büyük velilerin yaşadıkları beldelere giremezler. Bunlardan insan suretlerine bürünerek insanlar arasında yaşayanlar vardır. Bunlar müslümanları Allah’ın kulluğundan alıkoymak isterler.
ŞEHVETLER DÜNYASI
Yeraltı tabakalarının üçüncüsü şeytanlara yurt olmuştur. ”ŞEHVETLER DÜNYASI” adıyla anılan bu yerin rengi kan kırmızısıdır. İblisin çocukları olan şeytanların sanatı küçük ve büyük günahları insanlara öğretmek ve işletmektir.
AZGINLIK DÜNYASI
Yeraltı tabakalarının dördüncüsü çok güçlü ifritlerin eğleştikleri yerdir. Bunlar hile yönünden şeytanların en güçlüleridir. Çivit mavisi/indigo renginde olan bu yere “TUĞYAN/AZGINLIK DÜNYASI” denir.
DİNSİZLİK DÜNYASI
İfritlerin en azılılarının yurt edindiği yeraltı tabakalarının beşincisine “İLHAD/DİNSİZLİK DÜNYASI” denir. Buranın rengi gece gibi siyahtır. Bu ifritlerin yeryüzüne çıkmalarına izin verilmez ve bunlar ateşten zincirlerle bağlıdır.
Cinler tek başlarına oldukları zaman çekingen, korkak ve zayıftırlar. Bu nedenle cinler birbirlerine yapışık ve topluluklar halinde dolaşırlar. Bir iş için güçlerini birleştirdiklerinde insandan daha güçlü ve yenilmez olurlar. İnsan bedenlerini kendi dünyalarına taşırken veya büyücü dostlarına yardım ederken güçlerini birleştirirler. Cinler bir iş için güçlerini birleştirmişlerse, hepsinin de o işten bir yararı bulunur. Cinler güçlerini birleştirmeden de topluluklar halinde yaşarlar. Manevi yönden son derece güçlü ve korkusuz bir müslüman, sayıca çok bir cin topluluğuyla kolayca başa çıkabilir. Bu durum bir sır değildir.
İman, amel ve ihlâs bir insanda bir araya gelirse, hiçbir cin ve şeytan onunla baş edemez. Böyle bir karşılaşmadan zarar görmemek için ondan kaçarlar. Tıpkı yaban eşeklerinin bir aslandan kaçtıkları gibi. Bununla birlikte cinler insan enerjisinin peşindedirler. Onu elde etmek için her çareye başvururlar.
Cinler ve diğer canlı varlıklarla konuşabilmek için bilinçliliğin fizik bedenden enerji bedene aktarılması gerekir. İşte rüya görmenin bir insana kazandıracağı en önemli nitelik budur. Bu nitelikle insan, olgunluk basamaklarında yükselme fırsatını yakalamış olacaktır.
Cinler bizim için olağan üstü algılama varlıklarıdır. Biz de onların boyutunda aynı durumdayız. Önce biz onları cezbederiz; sonra onlar bizi cezbeder ve kendi boyutlarına çeker götürürler. Cinlerin boyutu bizim etki alanımızın dışında yer almaktadır. Bu nedenle rüya görmek, sanıldığından daha çok varlığı algılamaktır.
Enerji beden, ruhun fizik bedende oluşturduğu bir kalkandır. Bu kalkan güçlü olduğu sürece cinler insana zarar veremezler. Bu kalkan zayıfladığı zaman, cinlerin insana yaklaşmaları ve ona istediklerini yapabilmeleri kolaylaşır. Bu genel bir görüştür.
Ruhlarını bedenlerinden soyutlayan bazı insanlar, cinlerin önderliğinde onların dünyalarına giderler. Cinlerin oluşturduğu sahte güzelliklere kapılarak onlarla kalmayı seçerler. İşte o zaman cinler de onun bedenini kendi boyutlarına taşırlar ve buradan çıkmasına bir daha izin vermezler.
Karşılıklı enerji değişimi olmadan cinlerle dostluk kurulamaz. İnsanlar cinlerden yüksek enerji ve artırılmış bilinçlilik alır; cinler de insanlardan yüksek bilinçlilik alırlar. Bu karşılıklı değişimde zayıf taraf, güçlü tarafa bağımlı kalır. Bu duruma düşmekten kurtulmanın yolu, abdestli ve korunma dualarını okuyarak uykuya dalmak olduğu unutulmamalıdır.
BİRLEŞİM NOKTASININ YENİ KONUMLARDA SABİTLENMES
İkinci dikkate girildikten sonra algının sağlıklı olabilmesi için birleşim noktasının belli bir konumda sabitlenmesi gerekir. Eğer bu durum gerçekleşmezse, görüntüler bulanık kalır ve algıda netlik olmaz. Bu da insanın akılını oynatmasına neden olur.
Her insanda bulunan birleşim noktası, normal konumunda bulunduğu sürece, insanların algıları hiç değişmez. Çünkü duyular her insanda aynıdır. Farkındalık, yalnızca akıl yürütmede ve duyumları yorumlama biçimlerindedir. Bununla birlikte yorumlar biçimseldir, yani varlıkların dış niteliklerine yöneliktir.
Birleşim noktasını, uykuda iken normal konumundan başka konumlara kaydırmaya “Rüya Görme Sanatı” denir. Bu kaydırma işi önceleri rüyalar yoluyla yapılırken, daha sonra uyanık halde de yapılmaya başlanır. İşte uyanık bir halde iken yapılan bu kaydırma işine de “Duyu Ötesi Algılama Sanatı” adı verilir. Bu durumu gerçekleştirmek için de güçlü bir irâdeye, tükenmeyen bir enerji ve kesin kararlılığa ihtiyaç vardır.
Rüyamızda herhangi bir nesnenin görüntüsünü göz önünde tutmayı başardığımız an birleşim noktasını sabitlemiş oluruz. Bu durum insana yeni enerjilerin kapılarını açacak, yeni bir algı ve yeni bir bilinçlilik kazandıracaktır.
Küçük bir deney yapalım. Normal bilinçliliğimiz içinde bakışlarımızı ağaçların yeşil yapraklarına dikerek bakmayı sürdürelim. Bakışlarımızı gözleri kırpmadan ağaç yapraklarına odaklayalım. Çok geçmeden birleşim noktamızın hafif kaydığını ve ikinci dikkatte bir algının gerçekleştiğinin farkına varacağız. Bu, denemeye değer basit bir yöntemdir.
İkinci dikkatin akıllara durgunluk verecek nitelikte karışık işleri vardır. Bu işlere ikinci dikkatin etkinlikleri denir. Fizik bedeni kuş, aslan, yılan, fil ve kaplan gibi hayvanların suretlerine sokma veya istenilen yer ve boyuta taşıma anılan etkinlikler arasındadır. Bu etkinlikleri gerçekleştirebilmek için birleşim noktasını enerji bedenin alanlarında hareket ettirip, sabitlemede ustalaşmak gerekir. Birleşim noktasını hareket ettirip sabitlemedeki asıl etken insanın irâde ve düşüncesidir. Yani birleşim noktasını ancak irâdemizle, düşünce ve hayalimizle yönlendirebiliriz.
ÜÇÜNCÜ RÜYA GÖRME KAPISI
Rüya görmenin üçüncü kapısına, rüya içinde uyanıp, kendini uyuyor görmekle ulaşılır. Yani rüya içinde kendi uyuyan fizik bedenine bakmak, rüya görmenin üçüncü kapısıdır. Bu kapıdan içeri giren önce yakın çevrede dolaşmaya başlar, daha sonra uzak yerlere kadar uzanır.
Burada akla şöyle bir soru gelebilir. Rüyada uyuyan bedenini görüp, üçüncü rüya görme kapısından geçen ve çevrede dolaşan enerji beden midir yoksa ruh mudur?
Bize göre rüyada uyanıp kendi bedenine bakan ruhtur, enerji beden değildir. Enerji beden, insandaki algılama alanlarını kendinde barındıran ve bedenin ihtiyacı olan enerjiyi taşıyan süptil bir yapıdır. Ruh ise hem fizik bedeni ayakta tutan can, hem de enerji bedeni oluşturan bir güçtür.
Üçüncü rüya görme kapısından geçerek önce fizik bedenin çevresinde, daha sonra da madde evreninin her yanında dolaşan ruhun gördüğü varlıklar fiziksel yapıya sahip varlıklardır. İnsanlar eğer bedenleriyle ulaşabilselerdi, ruhlarıyla gördüklerini beden gözleriyle görebileceklerdi. Yani bedeninden soyutlanan ruh, ilk başta yeryüzünde dolaşır, ağaçları, bitkileri, hayvanları, insanları, taşı ve toprağı görür. Bu sayılan varlıkları bedenin görmesi ile ruhun görmesi arasında açık bir fark vardır.
Ruh, bedenin aksine gördüğü her ayrıntıyı büyük bir özenle inceleme gibi bir eğilimi vardır. Bu da ruhun ayrıntılarda kaybolması demektir. Dolayısıyla ruh, gördüğü her şeyi dağarcığına atar. En küçük bir ayrıntı bile ruh için incelemeye değer bir dünya olur çıkar. Sanki varlıkların dayanılmaz bir çekiciliği vardır. Bu çekicilik karşısında ruh, hemen her şeyin içine girmek için gözü dönmüş bir duruma gelir. Ruhun bu tutumundan akıl sorumludur. Bu nedenle varlıkların ayrıntılarında yok olmamak için son derece akıllı davranmalıdır.
Rüya görücü, kendi bedenini yatakta uyur biçimde gördükten sonra bulunduğu odadan dışarı çıkarak gezmeye başlamalıdır. Ancak hala fizik bedenin etkisi altında bulunduğundan yürümeyi deneyecek, fakat başaramayacaktır. Oysa ruhun yürümeye ve yürümek için ayaklara ihtiyacı yoktur.
Ruhun hareketi, yalnızca hayal gücü ve irâdeyi kullanmaya bağlıdır. Rüya görücü, yapmak istediğini yalnızca hayal ederek niyetine alır, irâdesini de bu yolda yönlendirirse, isteği göz açıp kapayıncaya kadar yerine gelecektir.
İnsanlardaki enerji beden, her noktası ile binlerce kitap bilgisinin saklandığı bir bilgi hazinesidir. Bu bilgilere, birleşim noktasını kaydırmak ve sabitlemekle ulaşılır. Ancak ne tür bilginin enerji bedenin neresinde olduğunu bilmek gerekir.
Enerji bedenin neresinden hangi bilgiyi alacağımızı niyetimiz belirler. İstenilen bilgiye ulaşmanın ve birleşim noktasını söz konusu bilginin bulunduğu yere kaydırmanın yolu yalnızca niyetlenmektir. Bu o kadar çabuk olur ki, şaşırmamak elde değildir.
İkinci dikkatte verilen bilgiler, birleşim noktasının o anki konumunda depolanır. İnsan ikinci dikkatten çıktığında depoladığı tüm bilgileri unutur. Öğrendikleri hakkında bir şey sorulsa, hiçbir şey hatırlamaz. Oysa sorulan şeyleri öğrenmiş ve belleğine yerleştirmişti.
Birleşim noktası güçlü bir niyetle bilgilerin depolandığı konuma getirilir. Önceleri bunu başarmak oldukça zor olmasına karşın, bir kez başarıldı mı iş tamamen kolaylaşır. “Kuşkusuz her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır.” (İnşirah: 5)
Bir insanın yaşamında derin uğraşılar varsa, o kimsenin rüya görmesine imkân yoktur. İyi bir rüya görmek için önce tüm uğraşılardan sıyrılmak gerekir. Uğraşılar insanın bütün enerjisini yer bitirir. Rüya görmek enerji ile olduğu için, uğraş sahibi kimseler rüya göremezler. Enerjileri tükendiği için onlar yorgun yatıp, yorgun kalkarlar.
ENERJİ TOPLAMA
İnsan, enerjisini yeniden düzenlemek ve belirlemek zorundadır. Çünkü olgunluk yolunda ilerlemek için güçlü bir enerjiye ihtiyaç vardır. Enerjinin yeniden düzenlenmesi, kişinin yaşam düzeylerini ayrıntılarıyla yeni baştan hatırlayarak yaşaması ile gerçekleşir. Bu duruma “özetleme” denir. Özetleme, içimizdeki hapsolmuş enerjiyi serbest bırakır ve onu yeniden kullanmamızı sağlar.
Özetleme, birleşim noktasının ufak ve sağlam bir şekilde yer değiştirmesini sağlayan bir eylemdir. Geçmişte yaşanan olaylar, duygu ve eylemler yeniden incelendiğinde yerleşim noktası bulunduğu konumla olayın yaşandığı konum arasında gidip gelmeye başlar. Bu da bizim birleşim noktamızı kolayca hareket ettirmemizi sağlayan eğitimin bir parçasıdır.
Özetleme yapmak için şöyle bir yöntem uygularız:
Raat bir oturuş biçimi seçeriz. Başımızı karşıya bakacak şekilde dik tutarız ve gözlerimizi kapatırız. Derin bir nefes alarak başımızı sağa çevirir, öne getirirken de nefesimizi bırakırız. Yeniden derin bir nefes alarak başımızı sola çevirir, öne getirirken de nefesimizi bırakırız. Bu hareketi özetleme bitene kadar sürdürürüz.
Başın sağa ve sola hareket ettirilmesi özetlenen olayı körükler ve zihnin olayı başından sonuna kadar inceleNmesini sağlar. Verilen nefes, özetleme etkileşimi anında içte hapsolmuş enerjiyi dışarı atar. Alınan nefes de dışarı atılan enerjiyi geri içeri çeker.
Diğer bir özetleme yöntemi daha vardır. Bu özetleme biçiminde sıra takibi bulunmaz. İnsan sessiz ve sakin bir biçimde oturur. Gözlerini kapatır ve iç söyleşiyi keser. Sonra ruhu onu geçmişin anısına götürür. Bu yöntemde anıların düzgün bir akışkanlığı vardır.
Özetlemenin bir diğer adı da insanın kendini yenilemesidir. Bunu için de insan tüm yaşantısını gözden geçirir. Özellikle de ergenlikten sonraki yaşamını.
İnsanoğlu, bilgisizlik ve nefsinin isteklerine boyun eğmekle zamanı yanlış kullanır. Zamanı yanlış kullanmak demek, başkalarının haklarını gözetmemek, işlerinin düzgün gitmesi için yalan ve hileye başvurmak, Rabbine karşı kulluk görevlerini yerine getirmemek demektir. Böylesinin bedeni bir günah galerisi haline gelir, ömür döküm defteri korkunç hatalarla dolar. İşte asıl özetleme bu döküm defterini boşaltmak ve günah galerisini temizlemektir.
Sonsuzluğun enerjisinin, yani ilâhi rahmet nurlarının kulun gönlüne akması için maddi ve manevi temizlik mutlaka şarttır. Bunun içinde geçmiş yaşantı enine boyuna sorgulanacak, tüm kötülüklere tövbe edilecek ve Allah’tan bağışlanma dilenecektir. Tövbe işinden sonra ilâhi rahmet esintileri boşalan beden ve kalbe dolacak, rahmetin akışı gece ve gündüz hiç kesilmeyecektir. Sonra bu sonsuz mutluluk getiren ilâhi rahmet, bizleri iyiliğe yönlendiren kişisel irâde gücüne dönüşecektir.
Böylece üstün bir farkındalık düzeyine ulaşan insanın kısacık ömrü birden bereketlenecek ve yüz yıllar süren bir yaşamın kazancına denk gelecektir.
DİĞER ENERJİ ALANLARI
İnsandan başka canlı olsun, cansız olsun hemen her varlığın kendine özgü bir enerji alanı vardır. İnsan, bu enerji alanlarını görebilirse, onlardan yararlanabilir. Kendi zayıf enerjisini onlarla güçlendirebilir. Özellikle bitki ve ağaçların enerjileri değişik renklerde görünürler. Bu renklere bakılarak bitkilerin hangi hastalıkları iyileştireceği bilinebilir. Bunun için yalnızca niyetlenmeli ve bu niyeti de yüksek sesle söylemelidir. Niyetlenmek için belirli bir teknik yoktur.
DÖRDÜNCÜ RÜYA GÖRME KAPISI
Üçüncü rüya görme kapısından içeri giren kimse üzerinde yaşadığı dünyanın her yanını gezer dolaşır. Sonra yönünü uzaya, yıldız ve gezeğenlere çevirerek oralara yolculuk yapar. Bu da insanın yıllarını alır.
Dördüncü rüya görme kapısı ise bundan sonra açılır. Yalnızca başkalarının düşünce ve niyetlerinde var olan yer ve zamanlara yolculuk başlar. Bu duruma başkasının rüyasını görmek denir ki, en zor olan yolculuk da budur.
Bunun için de uyanıkken bir nesneye odaklanılır ve tüm ayrıntılarıyla nesne ezberlenir. Sonra gözler kapatılır ve nesne hayalde eksiksiz biçimde canlandırılmaya çalışılır. Hayal edilen nesne tam ve gerçek olarak önünde biçimlenir. Bu durum meditasyon ile aynıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder