28 Haziran 2011 Salı

Rahmet Duası

ALLAH'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Perdamaian ALLAH, rahmat dan berkah atasmu. GOD's peace, mercy and blessings be upon you.

Hicrî 201''de vefat eden, ehli tahkîkin hücceti, Rabbâniyy-ul-Makam, fıkhın büyük alimi İmam Ebû Mahfûz Ma''rûf bin Feyrûz el-Kerhî el-Bağdâdî rahimehullahi Teâlâ diyordu ki:

" Allah bir kula hayrı murad ettiği zaman, ona şeriatle amel etmek kapısını açar; gevşeklik ve tembellik kapılarını kilitler. " Yine diyordu ki:

" Allah bir kula hayrı murad ederse, kendisine şeriatle amel etmek kapısını açar; mücadeleye girme kapısını kilitler. Bir kula şerri murad ettiği zaman, kendisine şeriatle amel etmek kapısını kilitler; mücadeleye girmek kapısını açar. "

Diyordu ki: " Vefânın hakîkati, iç duyguların, gafletin ağır uykusundan ayrılması ve niyet ve emellerin fuzûlî âfatlardan boşalmasıdır. "

Yine diyordu ki: " Allah sana lütuf ve merhametiyle arkadaşlık yapıncaya kadar Kendisi''ne tevekkül et = her işini Kendisi''ne havale et. Ona tevekkül et ki, bütün şikayetlerinin mercei olsun. Ölümü aslâ aklından çıkarma ki, ondan başkası yanında oturmasın. Sana vermiş olduğu belaların şifâsı, onu gizlemendir. İyice inan, insanlar sana hiçbir faideyi dukunduramazlar; bir zararı da dokunduramazlar. Sana veremezler, seni mahrum da edemezler. " bununla tevekkülün hakîkati ne ise onu öğretti.

Ve yine diyor ki: " Dünya dört şeydir: Maldır, konuşmaktır, uykudur, yemektir. Çoğu zamanda mal, haddi aşmaya sebeb olur; konuşmak, hak ve gerçekten alıkoyup meşgul eder; uyku, hak ve gerçeği unutturur; yemekse kalbi sertleştirir. " demek istiyor ki bunlara dikkat etmekle tevekkül gerçekleşiyor.

Serî rahimehullahi Teâlâ diyor ki: " Ben: '' Allah''a itaat edenler, neyle güç bulup itaat ettiler? '' diye Ma''rûf''tan sordum; dedi ki: Dünyaya aid her şeyi kalblerinden çıkarmakla. Şayed onların kalbinde dünyaya aid bir arzu varsa, hiçbir secdeleri sahih olmaz. " zira onlar, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem''in: " Rabb''ini görürmüşcesine Kendisi''ne ibadet et. " sözündeki ihsan makamındadırlar. Onlar ğayrısini görmezler.

Bir gün Bağdad''da Dicle''nin kenarında oturmuş; bir kayıkta çalgı çalan, def vuran, içki içen gençler geçmiş. Tâbî''lerinden bazıları: " Bunlar şu suda nasıl isyan ediyorlar, gördünüz mü efendim? "

Diğer bazıları: " Onlara beddua yap da, böyleler nehre batsınlar. " demişler.

Bunun üzerine elini semâya kaldırmış: " Ey aşırı derecede sevdiğim ve aşırı derecede Kendisi''nden korktuğum Ma''bud''um! Ey uluların Ulusu! Sen bunlara dünyada böyle ferahlık verdiğin gibi ahirette de onları sevindirmeni Sen''den isterim. " diye dua etmiş.

Tâbî''leri: " Biz sana onlara beddua yap diye istirhamda bulunduk, sen onlara dua ediyorsun. " demişler. Bunun üzerine buyuruyor ki:

" Tabiîdir, Allah Teâlâ dünyada onlara tevbeyi nasib edip kabul ederse, elbette ahirette onları sevindirecektir demektir. ve size hiçbir zararları dokunmaz. "

Yine bir adam yanına gelerek: " Dün gece bana bir erkek evlad doğdu. Bakışınla şereflenmek için ziyaretine geldim. " demiş. Şeyh Ma''rûf: " Hadi burada otur, yüz kere '' Mâşâallâhu kâne '' = " Allah her ne dilerse o olur. diye söyle. " demiş; Adam yüz kereyi tamamlamış, akabinde " Bir yüz daha söyle. " demiş. Böyle böyle beş yüze kadar adama "Mâşâallâhu kâne" söyletmiş. Bitirince, Hicrî 247''de vefat eden Padişah el-Mütevekkil Alallah Ca''fer''in annesinin hizmetçisi oraya girmiş, elinde bir pusula, bir para kesesi bulunuyormuş; demiş ki: " Benim efendi hanım sana selam göndererek bunu hediye etti. Demiştir ki: Bunu miskinlere dağıtsın. "

Şeyh Ma''rûf eline almaksızın hizmetçiye demiş ki:

" Ha şu adama ver. " Hizmetçi:

" Kesenin içinde beş yüz dirhem var, nasıl ona vereyim? " Şeyh Ma''rûf rahimehullahu Teâlâ:

" İşte ona ver. Demin adam beş yüz kere " Mâşâallâhu kâne " söyledi. " Sonra adama dönerek: " Eğer sen daha fazla söyleseydin, daha fazla getirecektik. "

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder