21 Haziran 2011 Salı

SİHİR/BÜYÜ

ALLAH'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Perdamaian ALLAH, rahmat dan berkah atasmu. GOD's peace, mercy and blessings be upon you.

SİHİR/BÜYÜ
Müslüman olmayanların eliyle gerçekleşen sıra dışı olaylara “sihir/büyü” denir. Oluş yönünden mucize ve kerâmetlerden oldukça farklı olan büyü, büyücünün bu uğurda çalışmasına cin ve şeytanların yardımları da eklenerek gerçekleşen sıra dışı olaylardır. Çoğunlukla sonradan bozulma ve değişime uğrarlar.
İzleyenleri şaşkınlığa uğratan sıra dışı bir olay, azgın ve günahkâr bir müslümanın eliyle gerçekleşirse buna da “istidrâc” denir. İstidrâc sahipleri, her geçen gün Allah’ın rahmetinden uzaklaşarak azap ve gazabına yaklaşır. Bir sihirbaz veya büyücü bir peygamber veya bir veli ile karşılaştığında gerçekten yenilgiye uğrarlar. Bu duruma kanıt olarak Mısırlı sihirbazların Hz. Musa (as) karşısında yenilgiye uğramaları ve iman etmeleri gösterilebilir. (Araf: 117-122, Yunus: 81,82)
Yine İslâm bilginlerinin sıra dışı olayları şöyle sınıflandırdıkları da görülmüştür.
1. İRHAS: Peygamberlerin peygamber olmadan önce gösterdikleri sıra dışı olaylar.
2. MU’CİZE: Peygamberlerin gösterdikleri sıra dışı olaylar.
3. KERÂMET: Velilerin gösterdiği sıra dışı olaylar.
4. İSTİDRÂC: Kâfir ve fâsıkların gösterdiği sıra dışı olaylar.
5. MAÛNET: Darda kaldıklarında temiz müslümanlardan meydana gelen sıra dışı olaylar.
6. İHANET: Yalancı peygamberlerin iddialarını yalanlayan ters sıra dışı olaylar.
7. ŞA’VEZE: Göz boyama ve illüzyon sihirbazlığı. (Kelam ve İslâm Akaidi, s. 317-318)
Sihirbaz veya büyücülerin, Allah’ın veli kulları karşısında nasıl yenilgiye uğradıklarına bir örnek verelim.
Büyük Ğavs Seyyid Abdülkâdir Geylânî (KS) Hazretlerinin, müslüman halk üzerinde, devrin halifesinin sultanlığını gölgede bırakacak bir biçimde manevi üstünlüğü vardı. Bu durum halifeyi son derece rahatsız ediyor, fakat elinden hiçbir şey gelmiyordu.
Bir gün halifenin huzuruna bir büyücü geldi. Halifeyi şaşkınlığa uğratan bir sürü sıra dışı işler gösterdi. Bu durum karşısında Halife, bu büyücünün Seyyid Abdülkâdir Geylânî’yi alt edebileceğine ilişkin bir ümide kapıldı. Konuyu büyücüye açtı ve bu işin üstesinden gelirse kendisini çok zengin yapacağını söyledi. Seyyid Abdülkâdir’in kim ve nasıl biri olduğunu tanımayan büyücü, halifenin teklifini hiç düşünmeden kabul etti.
Halife bir adam göndererek Seyyid Abdülkâdir’i yemeğe davet etti. Davete gelen Hz. Şeyhin önüne bir tabak kebap koydular ve “buyur ye!” dediler. Hz. Şeyh, kebaptan bir lokma aldı. Lokmayı ağzına koyacağı sırada büyücünün üfürmesiyle lokma yok oldu. Hz. Şeyh ikinci lokmayı aldı ve ağzına götürürken büyücünün üfürmesiyle yine yok oldu. Hz. Şeyh üçüncü lokma için elini tabağa uzattığında hem lokmalar, hem de tabak yok oldu. Bu durumu gören Halifenin sevincine diyecek yoktu.
Hz. Şeyh, etrafına bakınırken yaslandığı yastığın üzerinde bir aslan resminin olduğunu gördü ve eliyle resme işaret ederek, “Kalk ey aslan! Bu adamı al!” diye emretti. Yastıktaki aslan resmi birden gerçek aslan oldu ve büyücüyü parçalayıp yuttu. Sonra tekrar yastıkta bir resim oldu. Bu durumu gören Halifenin korkusundan dili tutuldu ve ne diyeceğini bilemedi. O günden sonra bir daha büyücüyü hiç gören olmadı. (Gaybın Dili, s.202,203.)
BATILI PARAPSİKOLOGLARIN SIRA DIŞI OLAYLARA BAKIŞI
Batı toplumunun Hıristiyanlığa girmesi öyle kolay olmamıştır. Putperest Romalılar ile Yahudiler birleşerek Hz. İsa (as) ve havarilerini takibe almışlar, bu yeni dinin yayılmasını önlemek için ellerinden gelen tüm çabayı göstermişlerdir. Hz. İsa (as)’ın göğe çekilmesinden sonra havarilerin gayretleriyle Hıristiyanlığa giren halk, daha henüz girdikleri dinin temel esaslarını öğrenme fırsatı bulamadan yakalanarak çeşitli işkencelere uğratılmışlardı. Uzun süre gizli yayılan Hıristiyanlık, Romalı birkaç devlet adamı ve komutanın Hıristiyan olmasıyla açıktan yayılma gösterebilmiştir.
MS.313 tarihinden itibaren Romalıların top yekun Hıristiyan olduklarını görüyoruz. Bununla birlikte kutsal kitap İncil’in yazılı bir metninin olmayışı nedeniyle sağlam bir zemine oturtulamayan Hıristiyanlık, geçmiş kültür ve inançların halk arasında yaşamasına engel olamamıştır. Hatta bu inanç karmaşasına bir son vermek amacıyla zaman zaman toplanan kilise konseyleri de başarısız kalmıştır.
Bu nedenle batılı bilim adamları Hıristiyanlıkta aradıklarını bulamamışlardır. Onlara, eski uygarlıklara ilişkin kültür ve dinsel inançlar Hıristiyanlıktan daha ilgi çekici gelmektedir. Özellikle mitlerde işlenen sıra dışı olaylar, büyüler, büyücüler ve büyü törenleri bunlardandır.
İslâm bilginlerinin titizlikle ele alıp araştırdığı ve sınıflara ayırdığı sıra dışı olaylar, batılı bilim adamlarının da ilgisini çekmiştir. Sıra dışı olayları hiçbir ayrıma gerek duymadan “paranormal olaylar” başlığı altında inceleme ve araştırmaya koyulmuşlardır. Sonuçta paranormal olayların konu edildiği Parapsikoloji” bilimi doğmuştur. Bu araştırmalara özel sektör de destek vermiş ve laboratuar ortamında sıra dışı olaylar gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Henüz emekleme çağında olan parapsikolojinin araştırmalarda ne derece başarılı olacağını zaman gösterecektir.
Sıra dışı olayları inceleyip araştıran bilim adamlarının, kendilerine parasal destek veren kişi ve kuruluşların inançları doğrultusunda çalıştıklarını ve yorumlarını da aynı doğrultuda yaptıklarını görmekteyiz. Özellikle Yahudi Kabalistlerin, parapsikologları parasal destek vererek yönlendirdikleri bilinmektedir.
Peygamber ve velileri hiç tanımayan bu adamlar, mucize ve kerâmeti büyü ile karıştırarak, peygamber ve velileri Allah’ın rahmetinden uzak büyücülerle bir tutmuşlardır. Sonra tüm paranormal olaylara mucize gözüyle bakmışlardır.
Batılı bilim adamlarının bulduğu ezoterizm ve okültizm gibi terimler dilimize aynen aktarılmış, sanki Türkçemizde karşılığı yokmuş gibi gösterilmiştir. Ezoterizm, “gizlicilik” anlamına gelen Yunanca bir sözcük, okültizm ise “gizli şeyler bilgisi” anlamına gelen İngilizce bir sözcüktür.
Sonuçta batılı parapsikologlar, sıra dışı olaylara hatalı bir yaklaşımla bilimsellikten uzak yorumlarda bulunuyorlar ki, bu yorumların bizce hiçbir değeri yoktur, çünkü bâtıl ehlinden hak sözün çıkmayacağını biliyoruz.
BÜYÜ SÖZCÜĞÜNÜN ANLAMI
Büyü sözcüğü Türkçe olup, Arapça’daki sihir sözcüğünün karşılığıdır. Sihir ise sözlükte “aldatma, hile yapma, aklını çelme, uzaklaştırma, bozma, bir işten alıkoyma, cilalama, gıda verme” gibi anlamlara gelmektedir. Buna göre aynı anlama gelen sihir ve büyünün batı dillerindeki karşılı magi/maji’dir.
BÜYÜ SÖZCÜĞÜNÜN TERİM ANLAMI
Büyü; din dışı dua ve hareketlerle insan, hayvan, cisim ve doğa olayları üzerinde bir çeşit değişiklikler meydana getirme işlemleri, demektir.
Büyüdeki etkinin nedeni herkes tarafından bilinmediği için büyü, insanları bir şeyi yapmaya zorlayan gizli bir güç olarak da tanımlanmıştır.
Doğaya aykırı şaşırtıcı durumlar meydana getiren büyü ve etkisi öteden beri en çok tartışılan konulardan biridir. Büyüye ister büyücünün gücü, isterse dıştan gelen bir etki densin, büyünün gerçek olduğu ortadadır. Çünkü eskiden olduğu gibi bu gün de büyü ile uğraşan pek çok insan vardır.
SİHİRBAZ VEYA BÜYÜCÜ KİMDİR?
Bu günün toplumlarında kâhin, falcı, cinci, medyum. Bakıcı, astrolog gibi çeşitli adlar altında faaliyet gösteren kimselere sâhir/sihirbaz veya büyücü denir.
Gerçekliği olmayan bir işle uğraşmak akıllı insanın işi olmasa gerek. Oysa büyü ile uğraşan insanların aklı başındadır ve büyünün de gözle görülür bir etkisi ve gerçekliği vardır. Öyle ise büyünün etkisinin kaynağı nedir, büyücü gücünü nereden almaktadır?
Hemen her toplumda büyücülerin varlığını ve yapılan büyünün etkisini kabul eden İslâm bilginleri, öncelikle büyünün dinsel bir işlem olmadığı ve tamamen din dışında gerçekleştiği görüşlerinde birleşmişlerdir.
Büyünün uygulayıcısı büyücüdür. Büyücüler dışında hiç kimse büyü yapamaz. Yani büyü yapmak için önce büyücü olmak gerekir. Büyücü, büyü fenomenlerini gerçekleştirebilmek için bir takım güç kaynaklarına ulaşmak ve onlardan yardım almak zorundadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder